Nazım, "... ağu içer su yerine ...." der, baştan ayağa yare içindeki 'Türk Köylüsü' için... Aşık Veysel'in derdine düştüğü, yediği içtiği "içerimde ağum benim" dir... Hrant, ağulu kanın boşalması ve temiz kanın gelmesinden bahsedince, hedef gösterildi... Ağu, bir kez girdi mi vücuda/düştü mü zihne, çıkarmak kolay olmaz; girdiği yerde çoğalır, büyür... Atmak mümkün ama zor; kararlılık gerek, sebat gerek... ama en önemlisi dost gerek ağuyu sökmeye... İnsanın çevresinde sadece insani özellikleri ile onu sevenler olduğu müddetçe bünyesinde ağunun kalması zorlaşır, çünkü yeri olmaz bu iyilik nehirinde ağunun... Velhasıl kelam, insan insanın ağusunu alır dostlar, iyi ki alır, ağunun büyüdüğü bir yerdeki hayattan söz etmek mümkün müdür?
homo sum, humani nil a me alienum puto (Terentius) / I am human, therefore nothing human is strange to me / (insanlığa dair ne varsa kabulüm ( Can Yücel )) / Homo homini lupus (Plautus) / Man is a wolf to man. / Homines, dum docent, discunt (Seneca) / (While men teach they learn)/ verba volant scripta manent... Söz uçar, yazı kalır; çünkü söz kanatlıdır