nusayrilik hakkinda buldukları ve yorumlarım...
islamiyet tıpkı daha önceki semavi dinler gibi tek yorumlu bir din değildir. islamiyet içinde farklı yorumlar vardır. bu yorumlar türkler ve kürtler arasında olduğu gibi araplar arasında da farklı kabuller görmüştür. arapların da tümü tek islamî mezhebe mensup değildir. örneğin suudi arabistanlı araplar islamiyet’in hambeli mezhebinin vehabi tarikatına tabidir ve bu yolu benimser. irak, iran ve suriye’deki bazı araplar da islamiyet’in şii mezhebine inanmaktadır. kuzey afrika’daki bazı araplarsa islamiyetin hambeli mezhebi’ne inanmaktadır. türkiye'deki arapların da bir kısmı islamiyetin hanefi, bir kısmı şafii bir kısmı şii yorumuna inanırken bir kısmı da islamiyetin alevi yorumuna yani nusayriliğe inanmaktadır. türkiye’nin; hatay, adana, mersin, iskenderun yöresinde yaşayan araplar nusayriler’dir.nusayri adının muhammet bin nusayri’den geldiği, bu hususta en çok kabul gören görüşlerden biridir. muhammet bin nusayri, ehlibeyt müridi imam hasan askeri’nin öğrencisidir. doğumu kesin olarak bilinmeyen muhammet bin nusayri 873'te ölmüştür. nusayrilik; nasır (arapça yardımcı) olan, zafer kazandıran anlamına da gelmektedir. bazı kaynaklara göre de hz ali’nin yanında zafer kazanmış askerler anlamında kullanılagelmiş ve bu zafer kazananların soyundan gelenlerin yaşadığı bölgeye nusayra denmiştir. nusayra, lübnan-lazkiye arasındaki bölgenin adıdır. nusayrilik, bir anlamda; hatay, lübnan ve suriye’de yaşayan alevilerin aleviliği yorumlayış ve yaşayış tarzıdır. alevilik kendi içinde bir çok fraksiyon barındırmaktadır ve bu sözcük hepsini kapsayan bir üst şemsiye olarak kullanılmaktadır. alevilerin bir kısmı bu yoldan gitmeyi soya (secereye) bir kısmı ise sadece varolan yolu benimsemeye ve bu inanca uygun bir yaşam benimsemeye dayandırır. aralarındaki tek ortak nokta ali ve ehlibeyt sevgisidir. nusayrileri sapkın olarak niteleyenlerin sapma derken neyi kast ettiği önemlidir.. kime göre, neye göre sapkın!! ne yazıkki "bana benzemeyen sapkındır" düşüncesi son derece ilkel de olsa içgüdüselliği dolayısı ile "ben"i tanımlamak için gerekli bir düşüncedir ancak. örneğin türk'ü türk yapan şey ingiliz'i ingiliz, fransız'ı fransız olarak tanımlamamıza olanak veren şeylerin bir toplamı değil midir zaten? bu her türlü kimliği oluşturmada esastır. "ben"i ancak bir "öteki" varsa tanımlayabiliriz. "öteki" de nedense hep "ben" den farklı olduğu için sapkın ve aykırı olarak ifade bulmaz mı düşüncelerin alt metinlerinde...? konu hakkında bilgi sahibi olmak isteyenlerin muhammed galip emin et-tavil'in "arap alevilerinin tarihi: nusayriler" kitabını da okumasını tavsiye ederim.. bir çok kaynak süleyman el ezani'nin nusayriler hakkındaki yergi dolu sözlerine dayanmaktadır çünkü. konu hakkındaki son yayınlardan biri de konu hakkında objektif olma çabası son derece net sezilebilen inan keser'in "nusayriler:arap aleviliği" kitabıdır (http://sozluk.sourtimes.org/show.asp?t=nusayrilik) ve etnik azınlıklar, kültürel entegrasyon ve medyada temsil: "nusayri topluluğu örneği" , a.ü sosyal bilimler ens. yüksek lisans tezi, esin demirbaş, 2003
güzel bir yorum, tanımlaması iyi
okunmayacak kadar berbat bir yorum, uzak durun !!!http://www.sevde.de/islam_Ans/N/63.htm ve http://www.enfal.de/orta13.htm
bilimsel bir yazı http://www.alewiten.com/nusayrilikvenusayriler.htm
ilber ortayli'dan güzel bir makale : http://www.alewiten.com/ortaylimakale.htm
fena diil http://www.alevikonseyi.com/9/19/29/39/49/69.html
devamı gelcek...
islamiyet tıpkı daha önceki semavi dinler gibi tek yorumlu bir din değildir. islamiyet içinde farklı yorumlar vardır. bu yorumlar türkler ve kürtler arasında olduğu gibi araplar arasında da farklı kabuller görmüştür. arapların da tümü tek islamî mezhebe mensup değildir. örneğin suudi arabistanlı araplar islamiyet’in hambeli mezhebinin vehabi tarikatına tabidir ve bu yolu benimser. irak, iran ve suriye’deki bazı araplar da islamiyet’in şii mezhebine inanmaktadır. kuzey afrika’daki bazı araplarsa islamiyetin hambeli mezhebi’ne inanmaktadır. türkiye'deki arapların da bir kısmı islamiyetin hanefi, bir kısmı şafii bir kısmı şii yorumuna inanırken bir kısmı da islamiyetin alevi yorumuna yani nusayriliğe inanmaktadır. türkiye’nin; hatay, adana, mersin, iskenderun yöresinde yaşayan araplar nusayriler’dir.nusayri adının muhammet bin nusayri’den geldiği, bu hususta en çok kabul gören görüşlerden biridir. muhammet bin nusayri, ehlibeyt müridi imam hasan askeri’nin öğrencisidir. doğumu kesin olarak bilinmeyen muhammet bin nusayri 873'te ölmüştür. nusayrilik; nasır (arapça yardımcı) olan, zafer kazandıran anlamına da gelmektedir. bazı kaynaklara göre de hz ali’nin yanında zafer kazanmış askerler anlamında kullanılagelmiş ve bu zafer kazananların soyundan gelenlerin yaşadığı bölgeye nusayra denmiştir. nusayra, lübnan-lazkiye arasındaki bölgenin adıdır. nusayrilik, bir anlamda; hatay, lübnan ve suriye’de yaşayan alevilerin aleviliği yorumlayış ve yaşayış tarzıdır. alevilik kendi içinde bir çok fraksiyon barındırmaktadır ve bu sözcük hepsini kapsayan bir üst şemsiye olarak kullanılmaktadır. alevilerin bir kısmı bu yoldan gitmeyi soya (secereye) bir kısmı ise sadece varolan yolu benimsemeye ve bu inanca uygun bir yaşam benimsemeye dayandırır. aralarındaki tek ortak nokta ali ve ehlibeyt sevgisidir. nusayrileri sapkın olarak niteleyenlerin sapma derken neyi kast ettiği önemlidir.. kime göre, neye göre sapkın!! ne yazıkki "bana benzemeyen sapkındır" düşüncesi son derece ilkel de olsa içgüdüselliği dolayısı ile "ben"i tanımlamak için gerekli bir düşüncedir ancak. örneğin türk'ü türk yapan şey ingiliz'i ingiliz, fransız'ı fransız olarak tanımlamamıza olanak veren şeylerin bir toplamı değil midir zaten? bu her türlü kimliği oluşturmada esastır. "ben"i ancak bir "öteki" varsa tanımlayabiliriz. "öteki" de nedense hep "ben" den farklı olduğu için sapkın ve aykırı olarak ifade bulmaz mı düşüncelerin alt metinlerinde...? konu hakkında bilgi sahibi olmak isteyenlerin muhammed galip emin et-tavil'in "arap alevilerinin tarihi: nusayriler" kitabını da okumasını tavsiye ederim.. bir çok kaynak süleyman el ezani'nin nusayriler hakkındaki yergi dolu sözlerine dayanmaktadır çünkü. konu hakkındaki son yayınlardan biri de konu hakkında objektif olma çabası son derece net sezilebilen inan keser'in "nusayriler:arap aleviliği" kitabıdır (http://sozluk.sourtimes.org/show.asp?t=nusayrilik) ve etnik azınlıklar, kültürel entegrasyon ve medyada temsil: "nusayri topluluğu örneği" , a.ü sosyal bilimler ens. yüksek lisans tezi, esin demirbaş, 2003
güzel bir yorum, tanımlaması iyi
okunmayacak kadar berbat bir yorum, uzak durun !!!http://www.sevde.de/islam_Ans/N/63.htm ve http://www.enfal.de/orta13.htm
bilimsel bir yazı http://www.alewiten.com/nusayrilikvenusayriler.htm
ilber ortayli'dan güzel bir makale : http://www.alewiten.com/ortaylimakale.htm
fena diil http://www.alevikonseyi.com/9/19/29/39/49/69.html
devamı gelcek...
Yorumlar
Cok ilginctir bu kafa karisikligi cok guclu ve saglam bir teorik bilgi uzerine insa edilen bir sey degildir. Sadece bilgisizlikten ve yanlis arastirmalardan kaynaklaniyor. İpe sapa gelmez seylerle dolu internet sayfalarindan arastirip bunlarin icine gomulenleri de anlamak mumkun. Cunku spekulatif seyler her zaman cahil geri kafalilarda prim yapar. İlginctir; yillardir tanidiginiz insanlarin nusayri oldugunu ogrenince internete sarilip o insanla iliskinin verdigi guveni unutup yazili herseye inanmak ve o kisiyle olan iliskiyi artik o cervede degerlendirmek oldukca kotu ve otesinde saygisiz bir davranistan baska bir sey degil.
Ya da Nusayrilerin kadinlara saygisiz oldugunu soyleyen sunni akimlarin ulkemizde sunnilerin kadinlara nasil davrandigini gorememesi de atalettir. Yakin bir arkadasimdan bildigim kadariyle bir sure once kolsuz t-shirt giyen bir kadina Konya'da kezzap suyu dokulmesi ya da ayni kentte kiz ogrencilere ev verilmemesi acaba sunni inanisin kadinlara ne kadar saygi gosterildiginin bir gostergesi mi? Bugun Nusayri nufusun en yogun oldugu Antakya'da ailelerin kizlarina okutma oranlari ve erkeklerle esit davranmalari sanirim bu yersiz iddaalari ortandan kaldiracak kadar guclu gostergeler. Kadinlardan girdim cunku bu cercevede cok konusuldu ve yazildi makalelerden gordugum kadariyla. Otesi genel islam mezhepleri arasinda nusayrileri cahil ve gerici olarak niteleyen makaleler ve yazarlari bugun bu ulkede insanlari diri diri yakan insan sunnileri ilerici degerlendirmesi kimimizin vicdaninda kabul gorebilir ki? Ya da cahalet bu ulkede yasayan mezheplerin varligindan haberdar olmamak degil mi? Islamin sadece sunnilerden olustugunu iddaa etmek ve boyle kabul etmek cahaletin en buyuyu degil mi? Ya da sır ve bir giz olarak kabul edilen bir dinin mensubundan bu dini/mezhebi aciklamasini istemek saygisizlik degil midir? Bu dinin temelini sir ve giz olusturyorsa en buyuk saygi boyle kabul edip insani insan olarak kabul etmek degil midir? Sadece nusayriler degil her din icin bu boyledir.
hatırlatmak isterim sivası, çorumu, maraşı...
din kisvesi altında insanları diri diri yakan müslümanlardan!!! insanlardan!!!bahsediyoruz biz.
maalesef hala öğrenemedik insanları oldukları gibi kabullenmeyi, dinsel tercihlerin(ki büyük çoğunlukla tercih değildir bu öyle doğduğumuz için üzerimize yapışmıştır bu durum. kimse gelipte sormadı bizlere sunni mi olmak istersin alevimi nusayri mi vs vs.) kişiliklerimizin önüne geçmemesi gerektiğini. ve böyle yanlı taraflı eleştirilere maruz bırakmamayı insanları hala öğrenemedik.
ne yazıktır bize ki hala insan olmanın erdemine ulaşamamışız.
mevlanayı yetiştiren bu topraklarda unutmuşuz, insanlara "gel ne olursan ol gene gel" demeyi, diyebilmeyi, ve daha bir çok şeyi unutmuşuz. ben utandım. hala bunlarla birilerinin yargılandığını görmekten.
BAŞLIĞI İLE YAZDIĞIM YAZIYI,SEHVEN ANONYMUS ADI İLE GÖNDERMİŞ OLDUM. BU YANLIŞLIĞI DÜZELTİRİM.DAHA SONRA ANONYMUS ADI İLE HER KİM YAZISINI YAZMIŞ İSE ONA TEŞEKKÜR EDİYORUM.
Arastirmalarin icin ve bizleri bilgilendirdigin icin size sukranlarimi sunarim.
Aslinda tesaduf diye bir husus yoktur fakat Yuce Rabbim beni bu siteye yoneltti, Cenab-i Allah hayir etsin InsaAllah
Kardesim biz daha once "Nusayriler" hakkinda hic bir bilgiye sahip degildik. Sayende bazi hususlari ogrendik. Hakk teala sizden razi olsun. Benim Nusayrilerle ilgi bazi bolumler ilgimi cekti bilhassa ( ayn,mim ve sin ) harfleri ile ilgili bolumler. Bir rivayet ben Anne tarafindan seyyidler sulalesinden geliyoruz. her iki dedemin soy isimleri ALI ve ALIUSH'tu. Fakat Hanefiyiz. ( Gerce benim icin fark etmiyor Ben Efendimizi, ehli beyti ve ashabi cok seviyorum )
Benim bu harflerle ilgilenme sebebim bu harflerden SIN harfini yanagimin sag tarafinda yildiz gibi gorunmesiydi. Anlamini uzun sure aramistim. Sag yanagimda bu isaretin bulunmasinin elbet bir anlami oldugunu dusunmustum. Sonucta ogrendim. Bu Nusayri kardeslerimizin TR'de yasadigi beldelerde ilginc geldi bana ornegin saman dag cevresi, sanki son 5 yildir beni o mekana ceken bir guc var. InsaAllah en kisa zamanda oralara bir ziyaret dusunuyorum.
Kardesim tekrar tekrar bizlere bu guzel bilgileri verdigin icin Hakk teala sizden gani gani razi olsun. Selamet ve sabirla kaliniz
ilellah sözcüğünde arasınlarResüle kucak açıp nasreden medineli ansar da arasınlar imam Hasenül ahiri el Askerinin Müridi ehli beyt sevgisi-ni yaşatan ebü şuayb bin nusayrin nasr ve desteğinde yaşatılan ehli beyt kimliğini arasınlar
yahudisi...arabı,kürdü,türkü... bir arada kardeşçe yaşasın.işte hatay da bu bu din ve vicdan özgürlüğü olabildiğine yerleşmiş.şimdi aklı selim olduğuna inanan arkadaşlar.insanı yaradandan dolayı affetmeği hor görmemeği savunan mı?yoksa sırf alevi diye kerbelada,maraşta sivasta katliyam yapan.afganistanda eli göründü diye çocuğunun önünde kadını dövenler mi müslüman?soruyorum size.
Nusayrilik: kurucusu, Tanrı, Peygamber, melek anlayışları, Bab inancı, mezhebe giriş, din görevlileri, alt fırkaları, Kitabu’l-Mecmu’ ve diğer edebiyatı
bana yardımcı olursanız çok sevinirim şimdiden teşekkürler...selam
Elbetteki Müslümanım. Mezhebim Nusayri.Müslümanlık senim gibi düşünenelere bırakılacak kadar küçük değildir.
Le ilahe İllallah diyen Allaha inanır. Muhammeden Rasullah diyen müslümandır.
Bölme insanları kardeş.
bir nusayrı olarak dogdugum için kendimi şanslı bulanlardanım,herşeyin temelinde sevgi, saygı,hoşgörü,ve iman yatar.şükür kültürümde inancımda.dinimde hepsi mevcut.hiç bir çarpıklık sapıklık yok.ben olaya farklı bır yonden yaklaşmak istıyorum,insan olmanın vasıflarını taşıyan herkesin böyle düşündügünü düşünyorum,kimsenin kimseden üstünlügü farklılıgı yoktur üstün olan allah,tır. nüsayrilik yorumlara,metin yada kitaplara sıgmayacak kadar geiştir,yaşanması lazımdır,yorumlarınız saygı sevgi çerçevesinde oldugu sürece birbirimizi daha iyi anlayabilir ve sorunları çözebiliriz.önemli olan dogruları görmek,ve mantık çerçevesinde çözümleyebilmektir.ayrıca nüsayri kardeşlerime verdikleri özveriden dolayı sabırlarından ve inceliklerinden dolayı teşekürlerimi iletmek isterim.bir nüsayri olarak hareket ettıgınız için ayrıca tşkrlr. kalbinizden imanınız yüzünüzden gülümsemeniz kaybolmasın.
BİLENLER KONUŞMUYOR,KONUŞANLAR BİLMİYOR sözünün ne anlama geldiğini düşünmenizi ve işi bilen nusayri hocalarının niçin sustuğunu anlamaya çalışmanızı tavsiye ederim.
Hz Ali(kv)eğerki :
ben bismilahirrahmanirrahim in anlamından 40 deve yükü anlam çıkartırım diyorsa,ve zahiri olarak ben b harfinin noktasıyım diyorsa lütfen bu dini üstatlarından ve bu işi bilen alimlerinden öğrenin.
Bir gün Ebu Hanife, bir görüşmede bulunmak amacıyla İmam Sadık el-Alevî (as)’ın evine geldi. Görüşmek için izin istedi, fakat imam izin vermedi.
Ebu Hanife diyor ki: Kapının eşiğinde bir süre bekledim. Küfe’den bir heyet gelip imam ile görüşmek için izin istediler. İmam onlara izin verince ben de onlara karışıp imamın evine girdim, huzuruna varınca dedim ki:
“Küfe’de on binden fazla insan, peygamber (saa)’in bazı sahabeleri hakkında uygunsuz sözler sarfediyorlar. Oraya bir temsilci gönderip o insanları, peygamber sahabeleri hakkında böyle konuşmaktan men etmeniz iyi olur.”
İmam: “O insanlar beni dinlemezler” dedi.
Ebu Hanife: “Sizi nasıl dinlemezler, siz peygamberin torunusunuz” dedi.
İmam: “Beni dinlemeyenlerden biri de sensin. İznim olmadan evime girmedin mi, otur demeden oturmadın mı, izin almadan konuşmaya başlamadın mı?” Sonra imam buyurdu ki: “Duyduğuma göre kıyasa dayanarak fetva veriyormuşsun!”
Ebu Hanife: “Evet” dedi.
İmam es-Sadık: “Yazıklar olsun sana! Bu şekilde ilk hüküm veren İblis’tir; Allah, meleklere Adem’e secde etmesini emrettiğinde İblis: “Ben ona secde etmem, çünkü beni ateşten, onu da topraktan yaratmışsın ve ateş topraktan daha üstündür” diyerek Allah’ın emrini dinlemedi.”
(İmam Kıyas’ın batıl olduğunu kanıtlamak için bu ilkeye uymayan bazı islam kanunlarını hatırlatarak şöyle buyurdu
“Sana göre haksız yere birini öldürmek mi daha önemlidir, zina yapmak mı?”
Ebu Hanife: “Bir kimseyi haksız yere öldürmek” dedi.
İmam es-Sadık: “(Binaenaleyh kıyas etmek doğru ise) peki neden öyleyse; katlin ispatı için iki şahit gerekirken zinanın kanıtlanması için dört şahit gerekiyor? İslam’ın bu kanunu kıyasa uyuyor mu?”
Ebu Hanife: “Hayır” dedi.
İmam es-Sadık: “İdrar mı daha kirlidir, meni mi?”
Ebu Hanife: “İdrar” dedi.
İmam es-Sadık: “Neden öyleyse Allah-u Teala birincisinde abdest almayı emrederken ikincisinde gusül almayı emretmektedir? Bu hüküm kıyasa uyar mı?”
Ebu Hanife: “Hayır” dedi.
İmam es-Sadık: “Namaz mı daha önemlidir, oruç mu?”
Ebu Hanife: “Namaz” dedi.
İmam es-Sadık: “Öyleyse neden, haiz kadına orucun kazasını tutmak vacip kılınırken namazı kaza etmesi vacip kılınmamıştır. Bu kıyasa uyar mı?”
Ebu Hanife: “Hayır” dedi.
İmam es-Sadık: “Kadın mı daha zayıftır, erkek mi?”
Ebu Hanife: “Kadın” dedi.
İmam es-Sadık: “Peki neden, erkek kadının iki katı miras almaktadır. Bu hüküm kıyasa uyar mı?”
Ebu Hanife: “Hayır” dedi.
İmam es-Sadık: “Neden Allah, on dirhem çalan birinin elinin kesilmesini emretmiştir. Halbuki birisi birisinin elini keserse diyet olarak beş yüz dirhem ödemesi gerekiyor. Bu kıyasa uyar mı?”
Ebu Hanife: “Hayır” dedi.
İmam es-Sadık: “Şu ‘O gün, nimetlerden kesin olarak sorgulanacaksınız’ (Tekasür 8. Ayet) ayeti, Allah, halkı lezzetli yemekler ve yazın içtikleri serin sulardan dolayı sorgulayacaktır, şeklinde yorumladığını duydum.”
Ebu Hanife: “Doğrudur, bu ayeti böyle yorumladım”
İmam es-Sadık: “Eğer bir kimse seni evine davet eder, sana lezzetli yemekler ve serin su ikram eder de sonra bu ikramından dolayı sana minnet koyarsa böyle bir kişi hakkında ne karar verirsin?”
Ebu Hanife: “Böyle bir kişi cimridir derim” dedi.
İmam es-Sadık: “Acaba Allah cimri midir ki, (Kıyamet günü bize verdiği yemeklerden dolayı bizi sorgulasın?)
Ebu Hanife: “O halde, Kuran-ı Kerim’de buyrulan; insanların ondan sorgulanacakları nimetlerden maksat nedir?”
İmam es-Sadık: “Biz Ehl-i Beyt’in sevgisidir”
(Allame Meclisi “Bihâr’ül Envâr” C.10, S.220-221 Müesset’ül Vefâ H.1404 Beyrut Bas; Muhammed Rey Şehri “Münâzara Der Bare-i Mesâil-i İdeolojiyki” S.130-132; Mehdi Pişvâi “İmamların Hayatı” Bab: İmam Cafer es-Sâdık S.256-258)